Cildin Katları

Sağlık

cildin-katlari
Cilt hücreleri, cildin altından başlayarak üst düzeye doğru ilerler ve dış yüzeyde görülebilecek şekilde keratin (ölü hücre) protınlerine dönüşerek ölür. Bunların hepsi cildin alt tabakasının nemle korunmasını sağlayarak nemi, cildin herhangi bölge sindeki ihtiyaç için bariyer teşkil ederek korurlar. Bu nem; bedenin elektromanyetik enerjisinin, toprağın elektromanyetik enerjisi ile uyum sağlamasına da yardım eder. Ciltteki nem miktarının sağlığımızla ilgili en önemli fonksiyonlarından biri de bu nokta olsa gerek. Yaşlanmayla birlikte nem azalır ve deri kuruyarak çevreden yeterli enerji alamaz. Nem, cildin yüzeyinde doğal salgılarla birlikte çalışır.

Şimdi, deri dediğimiz üç katmandan oluşan bu karmaşık fonksiyonel yapının en alt katı olan subkuton tabakanın yapısını ve işlevini tanıyalım. Bu tabaka, yağ doku lobillerinden oluşur. Bu loplar arasından dermaya ait damar ve sinirler geçer. Bu taşıyıcı ve bağlayıcı tabaka; cinsiyet, yaş ve beslenme durumu gibi faktörlere göre farklılık gösterir.

Yağ dokusu, hızla ısınabilir ve uzun süre muhafaza edilebilir; çok esnek olan seyrek yapıda bağ dokusu ihtiva eder. Aynı zamanda mekanik tampon vazifesi görür. Orta derinin en alt kısmı bu bölüm üzerine oturmuştur. Bu bölüm yağ hücrelerinin stoklandığı cilt denilen fabrikanın yedek enerji deposu gibidir.

Cildimizin bir üst katına doğru yol alırken; karşımıza iki bölümden oluşan dermiş (orta deri) çıkar. Dermiş, derinin en hayati bölümüdür, yani cildin yaşamını temin eden ona maddelerin deposudur. Bu kat, bazal tabakaya destek görevi yaparak onu besler. Devamlı yeni hücre üretilen “bazal tabaka”yı, üretim yapan bölüme benzetirsek, dermişe de, bu üretime destek veren bölüm diyebiliriz.

Dermişin bölümlerinden biri olan retiküler katman, yağ dokusu hücrelerinin, kon ve lenf damarlarının, yağ ve ter bezlerinin ve kıl köklerinin bulunduğu yerdir.

Her türlü gıdanın, suyun, mineral tuzların ve oksijenin kanda taşınmasını sağlayan kılcal damarlar ile hücreler arasında bulunan doku sıvısı içinde sürekli bir alış veriş vardır. Cildin üzerinde ter bezleri bulunur. Ter bu kanallar vasıtasıyla dışarı atılır. Ter bezi kanalının mikroskopla üç yüz kez büyütülmüş hali tünele benzer. Su ve çeşitli minerallerin karışımından oluşan ter, buradaki ter bezleri tarafından salgılanır. Ter vücudun ısı ayarını da sağlar. Yani terleme etkili bir ısı regülatör aracıdır. Ama aşırı terleme de ciltte mikroorganizmaların gelişmesine yardımcı ortam hazırlar. Yağ salgısı ise çeşitli lipitlerin karmaşık bir bileşenidir (trigliserit, serbest yağ asitleri, kolestrin) ve bütün ciltlerde yapı olarak aynıdır, ancak bazı ciltlerde salgılanma miktarı değişiklik gösterebilir. Yalnız şuraya dikkatinizi çekeceğim: Çevre kirliliği, güneş ışınlarının da etkisiyle yağ lipitlerini cilt için zararlı madde haline dönüştürebilir.

Dermişin ikinci bölümü olan popüler katmanında ise proteinli tellerden oluşmuş ağ şeklindeki kollagen lifleri görürüz. Yumuşak olup bükülebilen kollagen lifler, ciltte suyun depo edilmesini sağlar ve cildin sağlamlığını muhafaza eder. Elastik kabiliyetleri yoktur. Çoğunlukla demetler halinde bulunan kollagen lifler, vücudun salgıladığı yapıştırıcı özellikteki bir madde ile birbirlerine yapışmıştır. Onun hemen yanında deriye esneklik veren “elastin lifler” yer alır. 18 yaşından itibaren kollajen lifler %1 oranında eksilmeye başlar. Elastin lifler kollagen liflerin tam tersi bir yapıdadır; yani bu lifler demet şeklinde olmayıp tektirler. Bu lifler elastik olduklarından, gerıldıklerinde düz, koptukları zaman ise büzük, dalgalı bir çizgi gibi görünürler.

Burada da önemli bir noktaya dikkatinizi çekeceğim
Senelerdir dünya gündeminin en önemli konusu olan ozon tabakasının delinmesi nedeniyle güneşin süzülmeyen zararlı ışınları, uzun ve kısa dalga boyutları halinde yeryüzüne ulaşmaktadır. Bu ışınlardan UVA, camdan bile geçerek kollajen ve elastine hasar verir. Bu da cildimizin sarkıp gevşemesine ve lekelenmesine yol açar (Somya yaylarının bozulup çökmesi gibi). UVB ışınları ise güneşin altında fazla kaldığımızda cildimizde ciddi yanıklara sebep olurlar. Bu nedenle cilt kanserlerine son dönemlerde daha fazla rastlanmaktadır. İşte bu kritik durumdan ötürü daima kozmetik ürünlerinden içeriğinde UVA ve UVB filtresi olan, zararlı ışınları etkisiz hale getiren, titanyum dioksit ve çinko oksit bulunan gündüz nemlendiricilerini kullanmak zorundayız.

TEMEL KATMAN (BAZAL TABAKA)
Burası poligonal görüntülü spinal hücreler ve pigment hücrelerinin üretildiği merkezdir. Buradaki hücreler hem bazal tabakaya, hem de birbirlerine köprücüklerle sıkı sıkıya bağlıdır. Spinozum tabaka ve granulozom tabakaya ilerlerken hücrelerin suyu çekilmeye başlar. Lisudum tabakada ise hücre yapıları dağılır. Biraz daha yukarı çıktığımızda, derinin en dış tabakası olan, stratum corneuma geliriz. Burada hücrelerin artıkları, kerotin sayesinde tuğla ve çimento misali birbirleri ile sımsıkı durmaktadır. Kiremit gibi yon yana dizilen nasırlaşmış hücreler arasında beyaz kepekler meydana geldiğinde bu dizilmenin sağlıksız olduğunu anlarız. Üretilen canlı hücreler belli bir süre sonra yassılaşır. Zamanla suyu çekilen hücreler çekirdeklerini de kaybettiklerinde ölü hücre toplulukları olarak en üstte yer alırlar.

Şimdi hep birlikte cildimizin kendi bünyesindeki bozukluklara göz atalım. Bakalım bu aksaklıklar nelerin göstergesi olarak karşımıza çıkacak.

Hassas hale gelmiş gözenek duvarları; kan damarlarındaki bozukluklar; cilt sinir sistemindeki bozukluklar; incelmiş stratum tabaka ve onun biraz üstünde yer alan ölü hücre topluluklarının çatı misali diziliş tarzı, kalınlığı ya da inceliği; cildin asit mantosunun (mikroflorosındakı) terkibindeki değişiklikler; aşırı çalışan yağ ve ter bezlerinin salgılarının ortaya çıkarttığı tablo; uzman kontrolüne girmemiş bilinçli ve sürekli bakım görmemiş zavallı çileli ciltler…

Saydığımız bu aksaklıklar bakalım nasıl cilt tipleri oluşturacak?
Kalın çatının, aşırı yağ ve ter salgılarıyla, el ele vererek problemli yağlı cilt tipini; ince çatının da az salgılanan yağ ve ter salgılorıyla birlikte korunması zayıf, incelmiş, nemsiz, kuru cilt tipini ortaya çıkardığını görürüz. Hassasiyet ise, her cilt tipinde ortaya çıkan bir durum. Daha bebeklik döneminde oluşan pişikler için çocuk doktorları, bu kısma özel pişik merhemleriyle birlikte, tüm vücuda sürmek üzere bebek kremi de önerirler.

Gördüğünüz gibi bakım doğduğumuz andan itibaren başlıyor ve cildimiz her ne kadar sürekli yenilense de, bakıma olan ihtiyacımız bitmiyor. Hal böyleyken seneler geçtikçe problemlerin arttığı tenimizde, kremlerin cilde yapışıp, hiçbir işe yaramadığı konusunu gündeme getirenler yok mu? işte buna şaşıp kalmamak elde değil. Bu tür fikirlere karşı “Hiçbir sorun kalıcı değildir” diyerek yolumuza azimle devam edelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İşlem Sonucunu Girin * Zaman sınırı tükendi. Lütfen CAPTCHA'yı yeniden yükleyin.