Kozmetik Ürünlerin Etkili Olmasındaki Faktörler

Güzellik

kozmetikurunleri
Bizler; marketlerden, eczanelerden, parfümeri depolarından veya doğrudan satış yapan danışman distribütörlerden alışveriş yaparak bir şekilde bu ürünleri kullanıyoruz. Ancak onları yeterince tanıyor muyuz belli değil. Bu sebeple bu yazımızda kozmetik ürünler ve etkileri hakkında detaylı bir araştırma ile sizi bilgilendirmeye çalışacağız.

Işıltılı bir tene sahip olmanın hayaliyle kozmetik ürünlerine para öderken bizim için önemli kıstaslar neler olmalıdır?

Onlara da bir göz atalım mı?
Gelir seviyesi yüksek olan kesime göre “en pahalı ürün mükemmeldir.” diye bir kural koymuşlardır. Kimilerine göre bir ürün televizyon reklamlarında, dergilerde vs. ne kadar sık görülürse o ürün o derece güvenilirdir. Bazı kişiler; arkadaşlarında çok iyi netice veren ürünü gördüklerinde onun aynısını almak isterler. Bazen ürün bütçeye göre alınmak zorunda kalınır. Bazıları ürünü almadan önce, onu verecek uzmanın bilgisine iyice güvenmek ister. Bazıları da arkadaşlarının Avrupa’dan getirdiği veya yolladığı ürünü, güvenle kullanır. Bazılarının ise kozmetik ürünleri hakkında “Yüzüme sabundan başka şey sürmem. Ne gerek var? Aman sen de; para tuzağı!” gibi nasihatlarda bulunur.

Yılların birikimi olan tecrübelerimden yola çıkarak yukarıda sıraladığım verilerin dışında çok önemli bir gerçeğe de değinmeden geçemeyeceğim. Arkadaş tavsiyesi, ambalaj çekiciliği veya yukarıdaki veriler çerçevesinde, kozmetik ürünleri kullanırken kendimize hiç şu soruları sorduk mu?

Bir kozmetik ürününün içeriğinde olması gereken maddeler nelerdir?
Bunlar içinde sağlığımız için zararlı olanlar var mıdır?
Nasıl hazırlanırlar?
Bir ürünü alırken dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir?

Bunlar madalyonun gerçek yüzünü ortaya çıkaracak sorular. Dilerseniz hep birlikte’, önce kozmetik gerçeğini daha iyi anlamak için facebooktaki gibi zaman tünelinden geriye doğru bir yolculuk. Sonra da kozmetik sektörünün günümüze dek ne kadar yol kat etmiş olduğuna bir bakalım.

Tarihe bir göz atarsak, eski çağlara damgasını vuran Mısır Medeniyetinde kozmetik malzemelerinin ilk temelinin atılmış olduğunu görürüz. Mısır Firavunu Keops’un annesinin mezarında, günümüzde makyaj malzemeleri diye tanımlayacağımız güzellik malzemeleri ile dolu bir kutu bulunmuştur. Asurluların gözlerine mavi sürme çektikleri, Arapların ise eski dönemlerde kınayı saç boyası olarak kullandıkları ve haçlı seferleri sırasında Batılıların da bütün bu uygulamaları tanıdıkları bilinir.

Kleopatro’nın ekşi sütle yaptığı banyolar, vücuduna sürdüğü aromatik yağlar ve Roma imparatorluğu zamanındaki görkemli banyo sefaları, ününü günümüze kadar taşıyabilmiştir.

980-1037 yılları arasında yaşayan bilim tarihçisi G. Sarton tarafından “bütün çağ, ülke ve ırkların en üstün bilgini” unvanını alan ibni Sina, Konun fi’t-tıp isimli kitabında, saç ve deri bakımından bahseder. Saç dökülmesi ve kepeğin önlenmesi için aloe vera, sirke ve kınadan oluşan bir merhem sürülmesini önermiştir. Ameliyat esnasındaki, şiddetli ağrıların hafiflemesi için afyon, ban otu, aloe vera ve Hindistan cevizini karıştırıp uyutucu ilaç yapmıştır. Havayı zararlı maddelerden temizleyen gül ve sandal ağacı gibi tütsülerin faydasına dikkat çekmiş ve “Hava, temizliği korundukça, tehlikeli maddelerle kirlenmedikçe sağlığı korur; aksi takdirde tehlikeli olur,” demiştir.

Gördüğünüz gibi; hava kirliliğinin olmadığı, çevre şartlarının bozulmadığı o dönemlerde bile kozmetiğe önem verilmiş ve böylece günümüz kozmetiğinin de temelleri atılmıştır. Günümüzde, güneşin zararlı ışınları hava kirliliği ile el ele vererek, serbest radikal dediğimiz tetikçileri harekete geçirir. Bu durum ise sadece güzelliğimizi değil sağlığımızı da büyük tehdit altına sokar.

Tıp ve kimya biliminin ilerlemesi, özellikle de dokuların fizyolojisi üzerinde önemle durulması, günümüzün zorlu koşullarının üstesinden gelmek üzere kozmoteloji denilen bilim dalını geliştirmiştir.

Yazımızın bu bölümünde kozmetik ürünlerini bilimin ışığı altında büyüteç tutarak incelemeye alacağız.

Neden bu üstün teknikle hazırlanmış ürünleri kullanmayı tercih etmeliyiz?
Bu ürünler nasıl bir titizlikle hazırlanıyorlar?
Cildin içindeki işlevleri nelerdir?

Bütün bu hususları tek tek açıkladıktan sonra aidinize uygun ürün için doğru koran siz vereceksiniz. Bizim beslenme ihtiyacımız için bazı gıdalara gereksinimimiz olduğu gibi, cildimiz de beslenmek için bazı elementlere ihtiyaç duyar. Peki, bu elementler hücrelerimize nasıl ulaşırlar? Cilde yararlı elementleri içinde barındıran bitki özlü kozmetik ürünlerinin etkin olmasındaki faktörler nelerdir? Bütün bu soruların cevabını merak ediyorsanız, bu konuyu dikkatlice okuyun.

Lyon Eczacılık Fakültesi’nden Prof. Cotta’ya göre, organizmadaki serbest radikalleri temizleyen bir sisteme ve iki çeşit temizleme mekanizmasına sahibiz. Vücudumuzdaki enzimlerin iyi çalışmasını sağlayan bu sistem için öncelikle yeterli dozda oligoelementlere ihtiyaç vardır.

Serbest radikallerle savaşan hücrelerimiz sağlıklı olmak için yeterli dozda A, C ve E vitaminlerine ihtiyaç duyar. Bu nedenle de cilt hücrelerinin bu vitaminler açısından iyi ayarlanmış kozmetik ürünlerle desteklenmesi şarttır.

Sürekli ışığa maruz kolon derideki vitaminler ölür. Bilimsel araştırmalar da sürekli vitamin alımıyla deriyi sağlıklı tutmanın önemini doğrular. Örneğin A vitamini ile derinin sürekli beslenmesi şarttır. Çünkü besinle alınan A vitamini ancak yedi gün içinde etkisini gösterir. Oysa etkili bir A vitamini kullandığımızda, derimiz üç saat içinde aktif olur. Güneşin UVA ışınları A vitaminini öldürür. Hiçbir vitaminde A vitamini kadar çok yönlü ve olbmlu etki yoktur. Kozmetikte A vitamini ve asetat paImitat bileşikleri kullanılır.

C vitamini ise cildin güç vitamini olarak bilinir. Ciltte üç gün kalır. Güneş ışınları ve ısının etkisiyle parçalanır. Serbest radikaller karşısında koruyucu görev yaparak, cildin kalitesini yükseltir. Kollajen sentezini oluşturarak, cildin elastikiyetini arttırır. Kılcal damar çatlaklarının yok edilmesinde başarılıdır.

Etkili bir antioksidan olan E vitamini, güneş ışığını bloke ederek deriyi korur ve nemlendirir. Serbest radikal hücrelerle etkileşip, antioksidan özelliği sayesinde onları yok eder.

Sonuç olarak A, C, E vitaminleri ve beta karoten, birlikte çalışıp güçlü antioksidan etkileri sayesinde deriyi korurlar.

Önemli Bir Not:
İlk bakışta, cildin ihtiyaç duyduğu vitaminleri basit bir krem ya da maskeyle sağlamanın kolay olduğu sanılır. Ancak bu metot istenilen her maddenin, istenilen her bölgeye ulaşması için yeterli değildir.

Bu, dar bir kapıdan aynı anda üç kişinin geçememesine benzer. Vitaminlerin tüm yararlarının deriye sağlanabilmesi, onların erime özellikleri ve portiküler büyüklükleriyle yakından ilgilidir. Örneğin; derinin en üst katmanında yer alan sert tabaka, kompleks kimyasal yapılara geçit vermez. Bu nedenle de vitaminler cilde kolayca giremezler.

Önemli olan başka bir nokta ise etkin maddelerin, bu engelden geçmesi için dış etkilere karşı (kargo misali) koruma altına alınması gerektiğidir. Bu şekilde cilt üzerinde etkileri tam hedef katmana ulaştırılır. Örneğin lipozomlar ve nanozomlar ufak boyutları nedeniyle cildin içine rahatça ulaşabilir.

Kozmetik etki maddeleri yüksek beklentileri karşılayabilmelidir. En ideal olanı üst katmanı aşmalarıdır. Ciltte yan etki yapmaksızın tesirlerini göstermelidirler. Cildi dıştan beslemenin zorluğu, derinin fonksiyonu ve yapısından kaynaklanır. Aslında aynı ham maddelerden yapılan yüzlerce markanın, farklı oran ve formüllerle kullanılan ürünlerinin içindeki temel maddeleri bilinen doğal maddelerden oluşur ve bunlar hiç değişmez. Bu doğal ham maddelerin en büyük dezavantajı ise ısı ve ışık etkisiyle bozulmaya başlamasıdır.

Kozmetik endüstrisi bu duruma önlem alarak ürünlerini hem ısıya hem de ışığa karşı korumalı olacak şekilde ambalajlıyor. Örneğin, “viyole renkli şişeler”, ürünün ışığa ve ısıya karşı korunmasını sağlayarak diğerlerine fark atıyor. “Nasıl?” diye soracak olursanız, size şöyle açıklayabilirim: Bu camların, ışınları geçirmeme gibi bir özellikleri var. Bu sayede aramalar ve yağlarda oksidosyon sonucu olabilecek kolite kaybı önleniyor. Kozmetik sanayiinde “önce insan” prensibini benimseyen koruyucu ve saklayıcı özelliklerinden dolayı viyole camları kullanarak bu önemli detayı göz ardı etmezler.

Kozmetik preparatların en önemli ve vazgeçilmez unsuru olan yağlar, doğadaki bitkilerden elde edilir. Kullanılan bitkinin kalitesi, bulunduğu bölgedeki yağış sıklığı, güneş yoğunluğu gibi birçok faktöre bağlıdır. Bu nedenle ham madde sanayii farklı bölgelerin farklı kalitedeki yağlarını karıştırarak kaliteyi yüksek tutmaya çalışır.

Biyokimyasal ham madde vasfı taşıyan yağlar, kozmetik olanında taşıyıcı yağlar olarak kullanılırlar. Buradaki en can alıcı nokta doz ayarıdır; çünkü yağlar, farklı yoğunlukta farklı tesir gösterir. Uygun olmayan dozlar tahrişlere neden olabilir, hatta gözdeki dokuya bile zarar verebilir. Dolayısıyla bu yağların her biri, nötr öz taşıyan çeşitli seyreltme işlemlerine tabi tutulur. Arama tedavi, yalnız deriye değil iç organlara da etki eder. Bu nedenle uluslararası bir kuruluş olan İ.F.R.A bir liste hazırlayarak hastalıkları iyileştirici bitkileri sıralamıştır.

Ciltte yaşayan zararsız mikroorganizmaların, diğer bakterilerin üremesini baskı altına aldığını ve bu koruyucu mekanizma zarar gördüğünde ise enfeksiyon oluştuğunu bilmelisiniz. Sadece bu nedenle bile, ürünlerin içine katılan konservatif maddelerden (koruyucu) vazgeçilememektedir. Çünkü bu maddeler aynı zamanda, bakteri ve mantar üremesini de önler.

Kozmetik sanayii insan sağlığını tehdit eden güneş ışınlarının cildimizi etkileyen ölümcül zararlarını en düşük seviyede tutmaya çalışmaktadır. Kozmetik firmaları bütün nemlendiricilerinin içine, bu ışınlara karşı perde görevi yapan koruyucu ajanlar ilave ederek cildi korunma altına alır. ileride güneş ve cildimiz konusunda size gerekli don daha detaylı bilgiler vereceğim. Böylece sizler de yazın, cildiniz hangi kategoriye giriyorsa ona göre ürün seçebileceksiniz.

Daha önceki konularımızda karmaşık yapısından dolayı, cildin dıştan beslenmesinin zor olduğunu görmüştük. Kozmetiğin amacı, üst tabakalardaki su ve yağ oranını dengeleyerek cildin korunma mekanizmasını en üst düzeyde tutmaktır. Ayrıca kozmetik, bakteri ve mantar gibi tene zarar veren unsurlara karşı sağladığı koruma sayesinde, bu yapıyı güçlü kılarak sağlığı ve estetiği daim kılmayı da hedefler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İşlem Sonucunu Girin * Zaman sınırı tükendi. Lütfen CAPTCHA'yı yeniden yükleyin.