Ölüm Meleğim

Şiir Defteri

duygu-dolu-yazılar
Gecenin karanlığına yaslanıp gözlerine yıldızları ördüğüm zaman diliminden yazıyorum bu pulsuz
mektubu. Yüreğimi kelimelere ilmekleyip yine sana yağıyorum yağmurlara gebe kalmış yüreğimle. Bir
gece yarısı içten ice kanayan yokluğunu gözlerime gömüp her sabah güneş ile yine sana doğuyorum.
Perdelerine eğilip gözlerinin karanlık duvarlarını yıkıyorum kirpiklerimde asılı kalmış
gözyaşlarımla. Dağınık saçlarını rüzgarla tarayıp bulutlarla taçlandırılmış dağlarımın son
kardelenlerini örüyorum saçlarının ince tellerine..

Seni hasret kelimelerinin dilsiz duvarlarına çizilmiş bir figürden öte kelebegin gözyaşlarıyla
yazıyorum. Nedenini soracak olursan gülüm; toprağa düşen her gözyaşında ciceklerin dudaklarında her
zaman yaşa diye. Biliyorum her canlı gibi bir gün vuslat şurubunu Azrail’in avuçlarından kana kana
içecegiz. Her insan gibi toprağı gözlerinden öpüp bulutların kanatlarında bu dünyadan göçecegiz .

Lakin unuttuğun birşey var sevdiğim. Bedenler çürüse de, diller unutsa da satırlara ilmeklenmiş
gözlerin her zaman yaşayacak. Sen benim yürek bahçemde Zümrüd-ü Anka’nın gözyaşlarıyla beslenen ve
gözlerimde nefes bilinen bir yudum ömürsün.

Her gün gözlerinde yeniden doğmak için avuç içlerine bir bebek gibi kıvrılıp soluklarına gömülüyorum
yine. Kirpiklerine yaslanmış rüzgarların kanatlarına uzanıp gözlerinin huzurunu soluyorum. Yalnızlık
anbarından bir dirhem sevgini dudaklarıma değdirip sana geliyorum. Toprağa mevzilenmiş güneşe seni
anlatıp sonsuzluğa çiziyorum güllerin gözyaşlarında yıkanmış ismini. Seni ” sende ” yaşamaya
geliyorum. Şehvet yüklü duygularına kiracı olmaya değil; dizlerinde kütük misali ağlamak için
yüreğine geliyorum. Ben gözlerine kangren acıları sermeye değil; yüzünün coğrafyasında cicek açmış
gülüşleri gözlerine ilmeklemeye geliyorum. Yaşadığım şehrin tüm ışıklarını söndürüp yüreğinin
aydınlığında karanlıklarımı ezmeye geliyorum. Haydi gözyaşlarınla sil terli yüreğimi, gülüşlerinle
öp seni kirpiklerinden kıskanan gözlerimi. Nefeslerinden bir yudum sun susuz dudaklarımın kurak
topraklarına.

Yanına geldiğimde, zehir olup dolaşsan damarlarımda. Durma sevdiğim, imkansızlığına gömülmektense
gülüşlerinin kurak toprakları olsun mezarim. Üşüdüm mü toprağın altında, sarılırım avuç içlerine bir
cocuğun annesinin göğsüne kıvrılması gibi. Susadım mı, kirpiklerine uğrar kana kana içerim sevgini.
Şimdi şehrimin tüm ışıklarını söndür ve şah damarıma sür kör bıçaklarını. Varlığının huzurunda
sonlansın sen kokan kelimelerim. Bir yudum mutluluğun hazzında vur beni. Gözlerim, gözlerinden başka
yurt bilmesin. Dizlerim, yüreğin gölgesinde toprağa sarılıp son kez gözlerinde gülümsesin Cennetin
gölgelerine. Saçlarından örülmüş darağacındaki urganım olsun parmakların. Zehir olup dolaşsın
damarlarımda keskin bakışların. Şimdi seni seviyorum diyen dilime kilit son kez vur ve şah
damarımdan süzül içeriye. Zehrini sür hücrelerimin dudaklarına. Bal diye kana kana içsin damarlarım
ölümün zehrini. Ne olur üzülme hicranım. Ölüm, senin kollarından gelmeli. Çünkü; sen benim yüreğimin
satırlarına örülmüş ölümsüzlüğümsün….

Günahlarına kefil olmuşken,
Şah damarlarımdan süzül içeriye.
Zehrini bal diye içerim sen bende yaşarken.
Şehrimin tüm ışıklarını söndürüp
Acılarını kilitle üzerime.
Kurtlanmış sancıları giydirip bedenime,
Ölümün ipini geçir gözlerime.

Ne olur sus ölüm meleğim,
Dizlerine eğilsin yüreğim.
Senin ellerinden ölmenin ödülünü
Göğsümün sol yanına takayım.
Haydi zehir olup dolaş damarlarımda.
Azrail’in kollarına senin avuçlarından kanatlanayım…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İşlem Sonucunu Girin * Zaman sınırı tükendi. Lütfen CAPTCHA'yı yeniden yükleyin.