Nerden başlasam, ne yazsam da
Sana atfedilen bu mesleği bir nebze olsun anlatabilsem.
Şair, Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.
Diyor ya işte öyle
Mesela ellerimden tutup da
İlk çizdirdiğin doğru çizgiden başlasam diyorum.
Hayatın felsefesinin doğrulukla başlaması misali.
Keşke insanlık hep el ele verseydi de bu çizgiyi daha çok önemseseydi.
Sonra harfler ve bu harflerden kurulu kelimeler.
Kelimelerle anlatabilmenin, anlaşabilmenin güzelliği.
Sen hep en güzel kelimelerle kurdun cümleleri, cümlemize.
Oysa güle gözyaşı, sevgiye zulüm, doğruya eğri diyenler
Aynı harflerle kurmuş kelimelerini,
Keşke herkes öğrettiğin gibi anlasaydı hayatı.
Ah insanlık! Diyorum.
Görüyorum ki, ne cümlelerinde özenle kurduğum sevgiden,
Ne de her hareketinde sergilediğin saygından eser var.
El üstünde tuttuğun sevgi,
Şimdi ayaklar altında can çekişiyor.
Gül diye kokladığın çocuklar,
Siyah gölgelerin karanlığına gömülmüş.
Sen hep aydınlık gözlerinle ışık verdin
Yola, yolcuya.
Kara tahtaları beyaz tebeşirle aydınlattığın gibi.
Oysa yol gösterdiklerinden, yol kesenler var şimdi.
Alim ol dediklerinden, zalimliği seçenler var kendilerine.
Hep fedakâr olmanı istediler,
Ne kadar da yakıştı bu kelime asil duruşuna,
Şair, aldırma böyle gelmiş, bu dünya böyle gider derken,
Emin ol, sen yoktun o şairin düşündükleri arasında.
Ve hiçbir zaman hiçbir şair de,
Sana yakışmayan kelimelerle kurmadı cümlelerini,
Sana gerçekten yakışanlarla da kuramadı cümlelerini,
Tıpkı benim gibi…
Sen;
Öğretmenler gününde defterden koparılma, katlanmış bir kâğıt parçasında,
“Canım öğretmenim;Sizi o kadar çok seviyorum ki,
gününüzde sevgimi gösterecek layık bir hediye bulamadım.
Layık olana gücüm yetmez,
layık olmayanı vermeye utanırım.
En iyisi size, sizin sevginizle dolu olan yüreğimi çıkarıp vermek isterdim.
Bu da imkânsız.
Ama bunu istediğimi bilmeniz için size bu kâğıdı vermeye cesaret ediyorum.
Kâğıdın geri kalan tarafında kocaman bir kalp resmi ve ortasında büyük harflerle,
SİZİ ÇOOOOK AMA ÇOOK SEVİYORUM diye yazan ve
cebinde hiçbir zaman para saklayamayan
ama bu kâğıdı 25 yıldır saklayan insansın.
Sen, karanlığa sürekli sitem edene mum yakmayı öğreten,
sen cesaretsizlere binlerce kilometrelik yolun bile
bir adımla başladığını öğretensin.
Sen;
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken
keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla,
300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor demesi üzerine,
“Biz de onlara yaklaşıyoruz” diyen komutana
Kaybetmekten korkmadığınız zaman kazanırsınız öğüdünü verensin.
Sen;
“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım,
Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Diyen şairimin his dolu kalbine vatan sevdasını işleyensin.
Senin ;
Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum diyen,
Asil komutanın
Çanakkale’de, Gelibolu’da, Sakarya’da tüm Anadolu’da
Senin öğrencilerin, isimsiz kahramanların
Senin;
Bir küçük bavula tüm ömrünü sığdırıp,
Son kez anasının o şefkatli elini öpen,
Ve yurdumun topraklarında şerefiyle geleceğe umutla bakan çiçekler yetiştiren
ama şerefsizce şehit edilen dostların, arkadaşların var ve var olmaya da devam
edecek.
Sen:
İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in sırrındaki Akşemsettin’i dua
Mecnunun eşyaya sığdıramadığı, kalbine sığdırdığı Leya’daki güzellik,
İbrahim’in atıldığı ateşe yakmamayı öğütleyen Rabbin,
İlk emrini ifa ettirensin.
Sen;
Bahar esintisi soğukta kalmış yapraklar için,
Kutup yıldızı yolunu bulamayanlar için,
Beyaz bir sabah, karanlıkta kalanlar için,
Aşkı bilmeyenler için, Züleyha bakışı Yusuf,
Sabrı bilmeyenler için de Yusuf bakışı Züleyha’sın.
Sen; Zülfikâr Cehaletin boynuna inen,
Sen; yağmur, kuraktan çatlamış topraklara inen,
Sen; gerçek sevda, hiçbir yürekte tükenmeyen,
Sen; ağlayan gözlere tebessümler gönderen
Sen; seni anlatma cesaretini bana verensin…
Seni, beni kimse bilmeyecek.
Bu gün;
Sana layık görenlerin,
Müjdelenen sonsuzluk
Senin olsun sevgili öğretmenim.