Tende Uçurum Yanıkları Son

Şiir Defteri

//Bakmak gözlerinin derinliğine
Gözlerinde yaşayabilmek
Nefeslenmek koşar adım
Günaydınlı sabaha merhaba demek
Merhaba hay/at //

Uzaklardan seslenen mevsimlerin
V/akitsiz kanatlarında esrik hayaller büyüttüm
Okyanus zerresince gitmelerin korkusu varken
Dudağımın ucunda zahter kırıntısı
Gözyaşına çeyrek kala bir zaman ayracında
Saklarken gözlerimi
Tüm damlalar dokunur gecenin siyahına
Sancılı bir ah en derin sığınmalarda
Sehere fersiz düşen ödünç cesaretlerden…

Çaresiz bir takvim yaprağı
Ömür yolculuğumdan
Veresiye yanılgı
Veresiye avuntu
Boş hayaller peşinde
Derin bir susku

Gamsız fırtınaların kanatsız akşamsefalarında
Dağ başı cümlelerin üşür
Ruhum iliklerden arınırken
Sabaha doyumsuz bir telaş çöreklenir
Gözlerin düşer uzak şehirlerin eksoz kokulu seherlerine

Göçmeyen sancılar kan kırmızı zihinde
Umur mu öğretilerin çirkin ellerde hoyrat siyahlığı
Kavganın penceresinde
Emsalsiz zaferlerin çığırtkanları
Ürküten seferlerin asi mavisi laciverte meyilli
Susturamazsın şarkılar dokununca efkârına…

Yol vermez dağlar
Ölesiye bir özlem kurgulanınca
Hicret edince aralanan kapılar
Efsunlu ömrün ebcet hesapları kıvranır
Hayaller dilsizleşir

Gecenin duvarına yüz sürünce
Gelin olur en evliya duygular
Bataklığa gömülür bülbüli nida
Tokmak inince gerçeğin mehtabına

Adın dünya görüngesinde
Zerre-i miskal
Hayıflansan da ne fayda alnında tabu yazın
Yüreğini çözemiyorsan divanelikten
“Cana dokunmaz selamın sedası”
Sıyrılıp beyhude vesveselerden
Güneşe edalan ya dakülli kanatlan
Ateş burkanlarında…

Zahmetsiz sebeplenmek yaşamı
Eskilerini süpürmek gibi ömrün
Ne ağrılı direniştir sabaha
Karanlık bir gülüş sonrasında
Varsıl öykünüş dokunuşunda

Ten yanığı bu
Âdem ve havadan kalma
Korkak bir yalnızlığın esiri olmuşçasına
Dönüşü olmayan yolda yokuştur gamzelerin
Mavi yaslara gebe şafak sökümünde
Bir hayat suyudur ki avuçladıkça gülüşleri eskiten
Umutları zehreden
Can akıtan yürek kıyımlarından…

İzini sürmüşçesine bir kırlangıcım
Altı aylık ömrüne nazaran
Azap içinde çırpınmaktır göçmeni duyguların mevsim döngüsünde
Hayat yürek türküsü işler kanaviçe söylemle…

Tende uçurum yanıkları hesapları kavi
Gülmek mi yakışır ağlamak mı?
Gitmek mi yakışır kalmak mı?
İçinde ki her duyguya sen derse insan
Kaybetme korkusuyla kem divaneliğe
Suskunluğu Isıtıp kelimeler mi düşmeli yaşamın beyaz sayfalarına
Eğreti öğretilerin çokluğu göz önündeyken
Ağlayan keman sesinde
En zarif duygu salınımlarını mı okutmalı
Mor dudaklı geçmişe

Susuyorum derince
Hüznün yağmur serinliğince
Kıvrımı ezber hayal seferine
Dağ başı ateşleri harlayıp
Bir köşede sessizce kimsesizce
Suskuları öğretip bildiğim türkülere
Yeniden karalayıp ılık bir hüzzam
Sahiplenmeyi öğreneceğim hayatı kederiyle
Yaşanmamış sevinciyle
Hece hece…

Hazal Karadağ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İşlem Sonucunu Girin * Zaman sınırı tükendi. Lütfen CAPTCHA'yı yeniden yükleyin.