Özledim işte…

Şiir Defteri

göz yaşlarım hiç bu kadar anlam yüklenmemişti düşerken ve hiç bir zaman bu kadar içten dokunmamıştı yanağıma… ey gümüş renkli göz yaşlarım bu kadar mı dokundu ayrılık size… oysa her acıya bir bedel… oysa her öyküye ödenmiş diyetlerim vardı benim… kaç damlada ıslanır ki yüreğimin kıraç toprağı… kaç mendille kurur ki bu gözyaşı sağanağı…

özledim diyorum… özledim işte…
bu can sana döndü her dirilişte…

o kadar zavallı gecem oldu ki yalnızlık denilen suretsiz kimlikte… bazen şaşırdım yolumu… ne yana dönsem hep iki yüzlü yalnızlık… evimde… odamda… ne zaman başımı kaldırsam bir çivi gibi alnımın ortasında… ne zaman bir yana dönsem kader gibi ömrümün rotasında… kaç gece kirpiğimde kan izleri… kaç gece yüreğimde dön sözleri yankılandı çaresizce… bulamadım cevabını ben de ki bende…

özledim diyorum… özledim işte…
canımdan can aktı her direnişte…

her gece başka bir hayali bağladım gönül darağacıma… yüreğim sızlaya sızlaya… ittim titreyen sehpayı parmak uçlarımla… asılan her hayal, ölüme giden yüzlerce umuttu aslında… kayboldu rüyaların renkli daveti… ben yarı çıplak yanımla bir teselli ararken sensizlik duvarında… çığlıklar kurşuna dizildi dudaklarımda… saçlarım intihar etti parmak uçlarımda… kayboldu bakışlarım titrek mum ışığında ve ben öylesine bitkin… öylesine yorgun… bir yol arıyordum kendime, ışığa ulaşmak adına… bulamıyordum… … …”ne yan aydınlığa düşerdi… ne yan karanlığa”…ne zaman ve nerede varırım ki ışığa…

özledim diyorum… özledim işte…
ciğerim söküldü her serzenişte…

her gece bir çizik daha atıyorum yüreğimin ker*** duvarına, sensizliği tüketmek adına… ama olmuyor… her hücresinde bakışların saklı… her kuytu köşesinde parmak izlerin… bir görebilsen, yalnızlığın alnımın ortasına vurduğu soğuk damgayı… bir duyabilsen, kalabalıkta kayboldukça yalnızlığın kollarında bulduğum feryadı… ne güne ulaştı yüreğim ne gecede kaldı… ne bir gülü tuttu, elim ne dikeni battı… ey hayat canımı acıtma artık dedikçe canım daha çok yandı… canım… daha… çok… yandı…

özledim diyorum… özledim işte…
gözlerim yanıldı her benzetişte…

sahnede repliği unutmuş bir tiyatro oyuncusuyum artık… kulisten bir ses versen hatırlasam yeniden oyunun kurgusunu… dilim yeniden tekrarlasa aşk denen kelimenin vurgusunu… kalmasam böyle yarı çıplak yanımla hayatın ortasında, bir tiyatro sahnesinde… ışıklar sönse… kapansa perde… dekor değişse… bir yosun ürkekliğinde yeniden çıksan sahneye, yanında benimle, el ele… hiç yarım kalmamış gibi… hiç yaşanmamış gibi… yok saysak ayrı geçen anları… yok saysak heba olan dakikaları… duvarlar geri verse çivilediğim bakışları…

özledim diyorum… özledim işte…
birazcık ben vardı her çilekeşte…

yokluğun en hazin bestesi oldu dudaklarımın… renklerin gölgesinde siyah beyaz bir tebessümdü bana kalan… yaşamın en dik yokuşunda… yalnızlık rüzgarları vurdu gönül sahilime ve sen bir tutam ışık gibi düştün yanı başıma hayalimde… “ne verdin ki ne istersin” der gibi… gözlerim ne çok şey yaşadı oysa göz bebeklerimde ne çok şeye gebeydi düşüncelerim… bir yanım sana koşmak isterdi delice… bir yanım ardımdan bakardı sinsice… yanardı bir yanım… göz yaşımın gücü yetmezdi alevleri söndürmeye… nasıl biterdi ki bu işkence… her acı bir “şiir lekesi”* bırakırken gözlerime…

özledim diyorum… özledim işte…
yüreklim saklıydı her özleyişte…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İşlem Sonucunu Girin * Zaman sınırı tükendi. Lütfen CAPTCHA'yı yeniden yükleyin.